Bazen uzun bir öykü anlatırsınız. Öyle
güzel, öyle tiyatral anlatırsınız ki, dinleyicileriniz ağzı açık ve
hayranlıkla sizi dinliyorlardır. Gözlerindeki merak, iyi bir öyküyü dinliyor olmanın
hazzını duyduklarına dair ışıltılar sizi gururlandırır. Öykü iyiden iyiye
ilerliyordur. Sonuna yaklaşıyorsunuzdur artık. Şimdi
merakları iyice artırıp sonra vurucu bir cümle kurup öyküyü noktalamanızın
zamanıdır. Ama yaptığınız yanlış
bir mimik ya da kurduğunuz yanlış bir cümle
her şeyin sonunu getirir. Kekelersiniz, öyküyü uzatırsınız,
toparlayamazsınız, kendinize güveninizi kaybedersiniz ve tabi artık öykü
etkisini yitirmiş, büyü bozulmuştur.
Alkış az olur. Dakikalardır hatta
saatlerdir mükemmel gittiğinizi kimse farketmemiş, kimse buna prim
vermemiştir. Herkesin yüzünde yarım kalmış bir hazzın düşkırıklığı, "Eh!"
gibilerinden sözler duyarsınız.
İçinizden şöyle geçirirsiniz: "Top
yine auta çıktı."
Yeni bir çevreye girersiniz. Karizmatik
ve şık bir görüntünüz vardır ve hemen kabul görürsünüz. İyi başlarsınız,
muhteşem devam edersiniz. Günün birinde bir küçük sürç-ü lisan yapar,
ahengi bozarsınız. Düşünürsünüz: "Beni biri engelliyor ama kim?"
Bilinçaltınız mı? Mistik güçler mi? Kader mi? Beyniniz kıskanç da sizi kimseyle paylaşmak
mı istemiyor! Hep ve daima kendinize mi ait olmanızı istiyor! Neden
bir satranç oyununda olduğu gibi, ilk taşlarınızı doğru oynamış, zafere
yaklaşmışken tıkanıp mat olmuşsunuzdur. Üstelik mat olmanızın
sebebi de karşısınızdaki oyuncunun ustalığı değildir ha! Tamamen sizin
beyinsel tıkanıklığınızdır buna neden. Hani tiyatrocuların trak dediği şey.
"Top yine auta çıktı."
Aşık olursunuz. İlk bakış tam yerinde ve
kararında. Ne çok uzatıp karşınızdakini sıktınız ne gözlerinizi
hemen kaçırıp, karşınızdakini "beni beğenmedi" duygusuna sürüklediniz.
Gülümseme de tam kıvamında... Ne az, hiçbir şey vaat etmeyen; ne çok, çok şey
vaat eden... İlk buluşma mükemmel. "Ben aslında..." diye başlayan
bir sürü cümle kurdunuz ve her sözünüz peygamber sözü gibi dinleniyor
karşınızdaki kişi tarafından. İşte o meşum gün geldi, sinirlenip bir söz ettiniz.
Karşınızdaki insanın gözlerindeki düşkırıklığı ve geri çekilme canınızı
yaktı. Anlatmak istediniz, yanlış anladığını, öyle demek istemediğinizi...
Makus bir talih gibi gelip gelip o
noktada tıkanıyorsunuzdur hep. Orayı bir aşabilseniz, alkışınızı alıp, belki
bir prima olarak seyircilerinizi selamlayıp ayrılacaksınızdır hayat
sahnesinden.
Ama "Top yine auta çıktı."
Gülşen Uslu