24 Mayıs 2012 Perşembe

CAZ

Radyonun serüvenini yazmakla başladığım araştırmacı misyonumu cazla devam ettiriyorum. Radyoyu yazmak bence gerekliydi. Geniş kitlelere müziği, müzik çeşitliliğini ulaştırmıştı radyo. Müzik zevkini çoğaltmış ve müzik kültürüne, literatürüne katkıda bulunmuştu. Birçok ismin başlangıcında  radyo vardı. Sonra Tangolar’ı, Türklerde Müziğin Tarihçesi’ni araştırdım. Derken Müzikaller... Meraklısı için ansiklopedilerden ve Guiness Rekorlar Kitabından derlediğim müzikle ilgili notlar. Şimdi ne yapmalıyım derken, Kantolar ve Caz ile ilgili bilgiler toplamaya başladım. Sonrasında da doğuş serüveniyle Rock müziğini yazmayı deneyeceğim. İşte cazın öyküsü:

16. yüzyılda kölelikle Afrika’dan getirtilen zencilerin -özellikle Güney Amerika’dakilerin- Afrika özlemlerini, acılarını dile getirdikleri şarkılarla  -ilkel anlamda- caz başlıyor.

İç savaş döneminde 19. Yüzyılda New Orleans’da zenciler o güne kadar müziksiz, insan sesiyle  ve  emprovize yani doğaçlama söyledikleri caza çalgılar ekliyorlar.

Yine bu tarihlerde beyazlar da bu müziğe el atıyor ve caz ilk halinden çok şey kaybediyor.

1880’de cazda nefesli sazlar kullanılıyor.

Bu tarihten sonra usta Big Band’lar yetişiyor: Bunların en ünlüleri trompet ustası olarak Louise Armstrong, King Olivers, Buddy Bolden, trombonda Kid Ory, klarnetde Jonny Dodds, saksafonda Sidney Bechet, Bud Freeman, kontrbasda Pops Foster, davulda Gene Crupa, George Wettling, piyanoda Joe Sulllivan.

Caz, 1. Dünya Savaşı sırasında Chicago’ya taşınıyor. Bu dönemde solistlik öne çıkıyor.

1917’de Original Dixiband Jazz adlı topluluk ilk caz plağını dolduruyor.

1929’da Amerika Ekonomik Bunalımı’ndan sonra 1930-40 arası, hafif müzik ortaya çıkıyor ve Swing denilen çağ başlıyor. Swing cazda, vuruşlarda bir tür gerilme ve gevşeme dizini görülür. Duke Ellington, Cootie Williams, Bubber Miley, Lawrence Brown, Burney Bigard gibi isimler swing’in ünlüleri oluyor. Duke Ellington’a kadar (1899-1974) hiçbir cazcı tınıya değer vermemişti.

Harlem ve Minton gibi bölgelerde combo denilen tür ortaya çıkıyor. Dizzy Gillespie, Charlie Parker, Thelonius Monk, Kenny Clark, Lester Young, Joe Jones, Fredie Green, Olckie Well gibi büyük isimleri dünya tanıyor.

40’larda şekillenen coolcaz ise 50’lerle asıl anlamını buluyor. Doğaçtan çalmalar hala sürüyorsa da artık ana bir plan doğrultusunda çalınıyor. Bu dönemin unutulmazları ise Miles Davis, Lee Konitsz, Stan Getz, Lennie Tristano oluyor.

60’lara gelindiğinde Free Jazz, Afro Jazz, Latin Jazz türleri ortaya çıkıyor. Latin cazın ustası olarak Antonio Carlos Jobim sivriliyor.

1917’den 60’lara kadar yapılan her tür caza klasik caz demek doğru olur. Cazın bu tarihler arasında, yani en başından beri kaydedilmiş olması büyük şanstır.

Cazda çağdaş eğilimler Miles Davis ve Milestones ile başlar (1958). 

1960’da John Coltrane  My Favorite Thing’le Ornette Coleman Free Jazz’la cazın dilini yenilemeyi sürdürürler.

1986’ya gelindiğinde Miles Davis’in yaptığı Tutu albümüyle Jazz-Rock resmen başlamıştır.

Cazın üç ana özelliğinde fikir birliğinde bulunur tarihçiler: Sesin işlenişi, ritmin vuruşu ve doğaçlama.

Cazda şaşmaz bir ritm duygusu vardır. Kalp atışına benzer. Öyle ki ritmik vuruşlar duygusal gerilimi arttırdıkça arttırır.

TÜRKİYE’DE CAZ


Saffet Gündeğer, 1968’de Okay Temiz’le birlikte caza başlıyor. Türk Benny Goodman’I, Turkish Coltrane diye lanse ediliyor.

Ama serüven ondan çok önce 1921 yılında başlıyor. Leon Avigtor cazı ilk kez Türkiye’ye getiriyor. Tromboncu Haçaduryan ve gitarcı Fazıl Abraham’la birlikte kurdukları grupla 1921’den 1934’e kadar caz yapıyorlar. 1943’de Leon Avigtor bir orkestra kurup caz yapmaya devam ediyorsa da orkestra 1946’da dağılıyor.

1944 yılında bazı kulüpler canlı caz yapıyorlar. Fransa’dan geldi diye duyurdukları şarkıcı Rüçhan Çamay’dan başkası değildir.

40’lı 50’li yıllarda İstanbul Radyosunda caz programları bulmak mümkündür. Klarnetçi Mehmet Akter küçük topluluğuyla caz programları yapmıştır. İsmet Sıral, Arif Mardin’in müziğini çalarak modern cazı Türk dinleyicilerine tanıtmıştır. 1944’de Halil Bedii Yönetken Ankara Radyosunda ilk plaktan caz programını yapmıştır. 50’lerde radyolarda caz programları hazırlayanlardan biri de Erdem Buri’dir ki eşi Tülay German ilklerin şarkıcısıdır; bu nedenle caz söylemiştir. 1958’de Ankara Radyosunda Erol Pekcan Orkestrası (Korno Melih Gürel, Kontrbas Selçuk Sun, Piyano Nejat Cendeli) günün popüler caz parçalarını icra etmektedirler. Ayrıca Selçuk Sun ve Melih Gürel’le birlikte kulüplerde de trio olarak çalmışlardır.

1947’de bir grup ortaya çıkıyor: Piyanoda İlham Gencer, kontrbasda Cüneyt Sermet ve gitarda Turhan.

1951’de 14 kişilik bir caz orkestrası kuruluyor: Piyanoda Arif Mardin, alto saksafonda Faruk Akel, tenor saksafonda İsmet Sıral, trompette Dikran Haçaduryan, trombonda Gurdik ve basta Cüneyt Sermet. 

1953’de İsmet Sıral ve Cüneyt Sermet başka bir orkestra kuruyorlar. Orkestranın solisti Sarah Vaughan’ın söyleyişine yakın caz söyleyen Sevinç Tevs. Sevinç Tevs daha sonra Amerika’ya gidip kulüplerde caz söyleyip plaklar doldurmuştur.

1955’de 1 saatlik caz programları radyolardan yayınlanmaya başlar. İlham Gencer, Faruk Akel orkestrası, İsmet Sıral Orkestrası bu programlarda dönüşümlü çalarlar. İsmet Sıral’ın orkestrasında piyanoda Nejat Cendeli, davulda Vasfi Uçaroğlu, basta Aydemir Mete, trombette Müfit Kiper gibi isimler vardı. Faruk Akel orkestrasında ise alto saxta Faruk Akel, piyanoda Bülent Önal, prompette Miflon Tıkıryan, bateride Zeki Akartürk vardı.

Süheyl Denizci Orkestrası, Tuna Ötenel, Metin Gürel, Ayhan Yünkuş, Muvaffak Talay, Emin Fındıkoğlu, Neşet Ruacan Türkiye’de cazı devam ettirip caza olan ilgiyi arttırıyorlar.

1 Mart 1955’de bir balo tertip edilir. Baloya şu isimler çağrılır: Ayten Gencer (Alpman), İlham Gencer ve arkadaşları, Armağan Şenol ve orkestrası, Faruk Akel ve orkestrası, Fehmi Ege Orkestrası, Henny Vasilaki, İbrahim Solmaz Orkestrası, İsmet Sıral ve orkestrası, Semih Argeso ve orkestrası, Sevinç Tevs, Nihat Baysal ve arkadaşları, Taki Çelerini ve arkadaşları, Şevket Yüce ve arkadaşları, Necdet Koyutürk ve arkadaşları, Necip Celal ve arkadaşları, Kervansaray Orkestrası ve Park Otel Orkestrası. Bu orkestralar mambo, ça ça, caz çalmışlardı.

Bu isimlerin yaptıkları müzik ne olursa olsun, halk klasik müzik dışındakilere “caz geldi” muamelesi yapmıştır.

Nino Varon ve Erol Pekcan birlikte bir albüm hazırlamışlardır. Bu plağın adı: Jazz Semai’dir. Türkiye’de hazırlanıp yayınlanmış diğer caz plaklarından bazıları şunlardır: Gürol Ağırbaş Bas Şarkıları I ve II, Barbaros Erköse Cazname, Erhan Oğur Bir Ömürlük Misafir, Nilüfer Ruacan Mana, Okay Temiz Derviş, Fishmarket, yine Okay Temiz ve Aka Gündüz Kutbay’ın birlikte hazırladıkları Zikir, Osman İşmen Jazz Eastern, Tuna Ötenel Voyager, Sometimes, Önder Focan Boğaz’da, Erken, Sekiz .

Gülşen Uslu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder