13 Ocak 2012 Cuma

SİYAH BEYAZ TÜRK FİLMLERİNİ SEVER MİSİNİZ?


Eski Türk filmlerini sever misiniz? Niye mi sordum? Ortaya kocaman bir teori atacağım birazdan da ondan.

 Demir Bey (Ayhan Işık) ilk görüşte Oya'ya (Filiz Akın) aşık olmuştur. Ama Oya'nın gönlü kuzenindedir ve evlenme planları yapmaktalardır. Ne olursa, Oya'nın babasının iflas ve intihar etmesinden sonra olur. Demir köşkü satın alır, ama Oya'ya durumu söylemez, Oya köşkü kendilerinin bilerek oturmaya devam edecektir. Bu arada iflası duyan kuzen çoktan zengin ama görgüsüz bir adamın kızına gitmiştir bile. Oya da bu hayal kırıklığıyla Demir'e evet der, evlenirler. Düğün gecesi hastalanır ve sürekli kuzeninin adını sayıklar. Demir yıkılır ve onu kendi haline bırakır. Bir yıl bu evliliği sürdürüp sonra boşanmalarını ister Oya'dan. Oya memnuniyetle kabul eder. Ama bu bir yıl Oya'nın gözlerini açar, Demir'in mertliğini, gerçek sevgisi ve aslında bütün mallarının sahibi olduğunu anlar. Ve sevilmeye layık olduğunu da...

Tamirci Parçası adlı bu filmde tanımıştım asaleti ilk. Sadece asaleti mi öğrendik Türk filmlerinden. Mertliği, adaleti, sevmeyi, dostluğu, kardeşliği, fedakarlığı...

Zehra (Hülya Koçyiğit) züppe bir şehirli ailenin kızıdır. Bir gün babası onu metazori köye kendi babasının yanına götürür. Zehra burada önce at binmeyi öğrenir, sonra da Murat'(Ediz Hun)la tanışır. Önce onu oduncu zanneder, sonra onun ünlü bir at binicisi ve kanun da çalan ünlü bir besteci olduğunu öğrenir. Murat'a aşık olur. Ancak Murat onu kendinden uzaklaştırmak ister. Dilsiz bir nineyle yaşadığı dağdaki kulübesinde mutludur. Ninenin bir sopası vardır ve Murat'ın sorularına "evet" diye cevap vermek istediğinde sopayı yere bir kere vurur, "hayır" demek istediğinde ise iki kere... Zehra onu ikna edemez İstanbul'a döner. Burada Murat'ın ünlü bir biniciyken attan düştüğünü ve kör olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu öğrenir. Hiç düşünmez ve Murat'a döner, onu sevgisine ikna eder ve evlenip İstanbul'a yerleşirler. Bir müddet sonra Murat kör olur. Ve Zehra'nın yalvarmalarına aldırmadan köye döner. Murat yine kulübede yaşamaktadır. Yemeğini yapan, başını yıkayan, elbiselerini giydiren ve sopasıyla ona yanıtlar veren nine Zehra'dır artık. Kendini tanıtmadan böylece aylarca bakar ona. Bir oğul da doğurmuştur bu arada.

Bence siyah beyaz Türk filmleriyle büyümüş bizim nesil, aşkı, sevgiliye nasıl davranılacağını bu filmlerden öğrenmiştir: Deniz kenarında sevgiliyle el ele koşmak, Aşıklar Tepesi'nde kalınca bir ağacın gövdesine saklanıp, sevgiliyi arattırmak, ağaca adlarınızı kazımak, salaş tahta masalarıyla kır kahvesinde oturmak... Ve sonsuz sadakat...

Benim teorime göre: Siyah beyaz Türk filmlerini sevmiş kişiler, çıkarcı, bencil, hodbin olmuyorlar. Aksine hayata yumuşak bakan, tesadüflere, sadakata, ölümsüz sevgiye inanan, aşka meşke yatkın, sevgi dolu kişiler oluyorlar. Büyürken bunu gözlemleyecek çok vaktim oldu. Etrafımdaki kişilerin en olumluları siyah beyaz Türk filmlerini sevmiş, anlamış kişilerdi.

Ben de siyah beyaz Türk filmleri ile büyümüş biri olarak, hala romantik, hala inançlı, aşk meşk konusunda demode yaşıyorum işte.

Gülşen Uslu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder