Eski Türk filmlerini
sever misiniz? Niye mi sordum? Ortaya kocaman bir teori atacağım birazdan da
ondan.
Demir Bey (Ayhan Işık) ilk görüşte
Oya'ya (Filiz Akın) aşık olmuştur. Ama Oya'nın gönlü kuzenindedir ve evlenme
planları yapmaktalardır. Ne olursa, Oya'nın babasının iflas ve intihar
etmesinden sonra olur. Demir köşkü satın alır, ama Oya'ya durumu söylemez, Oya
köşkü kendilerinin bilerek oturmaya devam edecektir. Bu arada iflası duyan
kuzen çoktan zengin ama görgüsüz bir adamın kızına gitmiştir bile. Oya da bu
hayal kırıklığıyla Demir'e evet der, evlenirler. Düğün gecesi hastalanır ve sürekli
kuzeninin adını sayıklar. Demir yıkılır ve onu kendi haline bırakır. Bir yıl bu
evliliği sürdürüp sonra boşanmalarını ister Oya'dan. Oya memnuniyetle kabul
eder. Ama bu bir yıl Oya'nın gözlerini açar, Demir'in mertliğini, gerçek
sevgisi ve aslında bütün mallarının sahibi olduğunu anlar. Ve sevilmeye layık
olduğunu da...
Tamirci Parçası adlı
bu filmde tanımıştım asaleti ilk. Sadece asaleti mi öğrendik Türk filmlerinden.
Mertliği, adaleti, sevmeyi, dostluğu, kardeşliği, fedakarlığı...
Zehra (Hülya Koçyiğit)
züppe bir şehirli ailenin kızıdır. Bir gün babası onu metazori köye kendi babasının
yanına götürür. Zehra burada önce at binmeyi öğrenir, sonra da Murat'(Ediz
Hun)la tanışır. Önce onu oduncu zanneder, sonra onun ünlü bir at binicisi ve
kanun da çalan ünlü bir besteci olduğunu öğrenir. Murat'a aşık olur. Ancak
Murat onu kendinden uzaklaştırmak ister. Dilsiz bir nineyle yaşadığı dağdaki
kulübesinde mutludur. Ninenin bir sopası vardır ve Murat'ın sorularına
"evet" diye cevap vermek istediğinde sopayı yere bir kere vurur,
"hayır" demek istediğinde ise iki kere... Zehra onu ikna edemez İstanbul'a
döner. Burada Murat'ın ünlü bir biniciyken attan düştüğünü ve kör olma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu öğrenir. Hiç düşünmez ve Murat'a döner,
onu sevgisine ikna eder ve evlenip İstanbul'a yerleşirler. Bir müddet sonra
Murat kör olur. Ve Zehra'nın yalvarmalarına aldırmadan köye döner. Murat yine
kulübede yaşamaktadır. Yemeğini yapan, başını yıkayan, elbiselerini giydiren ve
sopasıyla ona yanıtlar veren nine Zehra'dır artık. Kendini tanıtmadan böylece
aylarca bakar ona. Bir oğul da doğurmuştur bu arada.
Bence siyah beyaz Türk
filmleriyle büyümüş bizim nesil, aşkı, sevgiliye nasıl davranılacağını bu
filmlerden öğrenmiştir: Deniz kenarında sevgiliyle el ele koşmak, Aşıklar
Tepesi'nde kalınca bir ağacın gövdesine saklanıp, sevgiliyi arattırmak, ağaca
adlarınızı kazımak, salaş tahta masalarıyla kır kahvesinde oturmak... Ve sonsuz
sadakat...
Benim teorime göre:
Siyah beyaz Türk filmlerini sevmiş kişiler, çıkarcı, bencil, hodbin olmuyorlar.
Aksine hayata yumuşak bakan, tesadüflere, sadakata, ölümsüz sevgiye inanan, aşka
meşke yatkın, sevgi dolu kişiler oluyorlar. Büyürken bunu gözlemleyecek çok
vaktim oldu. Etrafımdaki kişilerin en olumluları siyah beyaz Türk filmlerini
sevmiş, anlamış kişilerdi.
Ben de siyah beyaz Türk
filmleri ile büyümüş biri olarak, hala romantik, hala inançlı, aşk meşk
konusunda demode yaşıyorum işte.
Gülşen Uslu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder