22 Aralık 2011 Perşembe

"BİR GENÇ KIZ YETİŞİYOR"

İlkokulu bitirdiğimde, babam beni ve ağabeyimi karşısına aldı. Sadece bir işçiydi, dört çocuğunu da okutuyordu. Ve artık fazlaca zorlanıyordu. İkimizden birinin fedakarlık edip çalışmasını istiyordu. Sanki bir seçenek sunmuş gibiydi ama babam içinden çoktan kararını vermişti. Ben çalışacaktım. Yarın büyüyecek, el kapısına gelin gidecektim, okumam çok gerekli değildi. Ağabeyim için umutları vardı. O okuyup meslek sahibi olacak, kendisi gibi işçi olmayacaktı.

Ağabeyim hiçbir zaman parlak bir öğrenci olmadı. Evet sene kaybetmezdi ama beş zayıflı karnesini düzeltmekte hep zorlanırdı. O zamanlar, bir zayıfla bir sene kaybediliyordu. Bense hep parlak, meraklı, bilgiye aç bir öğrenciydim. Bol kitap okur, radyo ve televizyon programlarını dinlerdim (Tabi o zamanlar radyo ve televizyon kültür, sanat ağırlıklı programlar yapardı).

Sonunda ben, işçi olarak hayata atıldım. Sadece on iki yaşımdaydım. Yıllar boyunca okumaktan hiç vazgeçmedim. Deneme kitapları, araştırma kitapları, romanlar, hatta ders kitapları, ansiklopediler... Sonra bir gün babamın karşısına dikildim ve: "Ben dışarıdan sınavlara gireceğim dedim." Babam bunun benim çalışmamı etkilemeyeceğini ve maddi külfetinin olmadığını anlayınca ses etmedi. Ortayı ve Liseyi dışarıdan bitirdim. Bu arada çalışmaya devam ettim ve kazandığımla ağabeyim üniversiteyi bitirdi. Kardeşlerim de üniversiteyi kazanıp okumaya başladılar.

Ben de geç de olsa üniversite diplomasına sahip olmayı başardım. İşçi olarak başladığım iş hayatını satış müdürü olarak noktaladım.

Yıllar yıllar boyunca babama kırgındım. Sonra bir kitap okudum. Betty Smith'in Bir Genç Kız Yetişiyor adlı kitabı. 

Betty'nin annesi dul ve çalışarak Betty'ye ve kardeşi Henry'ye bakıyor. Gün geliyor kadıncağız tıkanıyor ve çocuklarını karşısına alıp: "İkinizi birden okutamayacağım. Biriniz fedakarlık edip çalışmak zorundasınız." diyor. Betty okumak istediğini söylüyor, Henry ise çalışmak istediğini... Anne, Henry'yi çeke çeke götürüp bir okula kaydettiriyor, Betty'yi de yine çeke çeke götürüp bir fabrikaya  işe sokuyor.

Yıllar sonra Betty sınavlara girip orta öğretim diplomasını alıyor ve bir üniversiteye girmeyi başarıyor. Edebiyat okuyor ve yazar oluyor. Henry de yakışıklı bir deniz yüzbaşısı... Bir gün annesine sitem ediyor Betty: "Sana kırgınım." diyor. "Ben okumayı çok istedim, beni zorla işe soktun." O zaman anne, babamı affetmeme neden olan şu müthiş cevabı veriyor: "Sen okumayı çok istiyordun, ne yapar eder okurdun; ama kardeşin ziyan olurdu."

Babam belki bu bilinçle yapmadı ama doğru yapmış olduğunu artık anlıyorum. Çünkü ağabeyim okumak için benim gibi çabalamazdı.

O kitaptan şiar edindiğim bir bölüm daha var ki, sizlerle mutlaka paylaşmak istiyorum. Betty ve Henry'nin, çok zengin olma hayalleri kurdukları bir gün anne onlara iki komşularını örnek veriyor. Biri çok zengin ama kimseye faydası dokunmayan bir kadın; sinirli ve kimse tarafından sevilmeyen biri. Diğeri bir öğretmen; çok fakir, giysileri eski ama herkes ona akıl danışıyor, çok bilgili, her konuda bir fikri var. Anne çocuklara soruyor: "Zengin komşuyu seviyor musunuz?" Cevap: "Hayır." "Peki ya öğretmeni?" "Evet, elbette." "Gördünüz mü çocuklarım, para insana saygı ve sevgi getirmiyor. İnsana saygı ve sevgiyi ancak BiLGi getirir."

Gülşen Uslu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder